İnsan hayatındaki her duygu, her durum ve her düşünceye en az bir hayvan karşılık gelmektedir. Bu hayvanların dış görünüşü, davranışları, doğadaki rolü ve insanlar olarak bizlerin onlara yükledikleri anlamlar itibariyle herhangi bir durumda mutlaka bir şeye birebir anlamında denk geldikleri aşikâr. Var olan denk gelme durumu genel yargılara dayanmakla birlikte bireysel yaklaşımlara da kapı açmaktadır. Yani hayvanların bizlerde uyandırdığı duygu ve düşünceler kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Bu varsayımdan yola çıkarak kendi fantastik dünyamızı oluşturabileceğimiz kanısına varabiliriz. Fakat bu dünyayı oluştururken var olan dünya ile olan bağ koparılmak istenmemektedir. Bunun nedeni ise yaşadığımız dünyanın gerçeklerini farklı bir dünya da farklı bir biçimde sunma gayesidir. Oluşturulan dünyada bu gerçeklerin net bir şekilde gösterdiğine inanılmaktadır. Başrol oyuncularının hayvanlar olduğu ve bütün canlılar âleminin birbirine karıştığı dünya, mutasyona uğrayan yaratıklardan oluşmaktadır. Mutasyona uğramış canlılar, mutasyonun rastgelelik olgusunu benimseyerek rastgele formlara bürünmektedir. Bununla bir karmaşa oluştuğunu, sınırların yavaş yavaş yok olduğunu, garipliklerin ise en belirgin halleriyle sunulduğu görülmektedir. Belirli kriterler göz önüne alınarak seçilen ve mutasyona uğratılan canlılar var olan dünya sistemine farklı bir bakış açısı sunmaktadırlar. Bu canlılar garipliklerinin yanında dünyanın ekosistemini bozulmasıyla birlikte insanlığın yarattığı yıkıma dokunmaktadır. Ekolojik bozulmalarla birlikte oluşan veya oluşacak olan gariplikler sanatçının süzgecinden geçirilerek seyirciye sunulmaktadır. Yani farklı bir bakış açısıyla var olan tüm sorunsalları ve gariplikleri, hem form hem de kavramsal anlamda meşru kılınmak istenmiştir. Bunu da var olan dünyanın dışında, fantastik bir dünya da gerçekleştirilmiştir.